13.04.2009

Bugünlerde...

En son ayın dördünde yazmışım buraya. Sınava gideceğimiz günün öncesinde. Şimdi geçen zamanı telafi etmek için uzun yazıp, ne var ne yok anlatacağım.
Öncelikle Ömür iyileşti çok şükür. Merak edip mesaj bırakan arkadaşlara teşekkür ederim.
Pazar günü sınava da girdi. İlk girdiği sınav bu, ama son olmayacak. Zamanı yetmemiş. Çıktığında off ya anne 4 dakikada 20 soru çözdürüyorlar, böyle olmaz ki diye söylenerek çıktı. Bilmem gerçekti bilmem abartıyordu, ama farklı bir sınav olduğu kesindi. Sonuçlar Nisanın yirmili günlerinde belli olacakmış. Biraz araştırdım, artık oradaki (Bilim Sanat Merkezi) eğitimin eskisi kadar iyi olmadığını söylüyorlar, ben de çok önemsemiyorum sonucu, ama yine de merak ediyorum.
Geçen hafta pazartesi ve salı günü İstanbul' a Taksim' e gittim bir seminer için. Obama ile aynı zamanda İstanbul' daydım ama zamanlamam çok iyiydi, Obama trafiğine karışmadım. Klasik Anadoludan gelen biri olarak ilk günün akşamı kendimizi İkea' ya attık. Ömür' e ranzasının kenarına asmak için 3' lü sepetlerden aldım. Eşe dosta dağıtmak için de 3' lü kaşıklardan. Adana' da İkea kaşıkların iyi reklamını yaptım. Bir alan, 5 sipariş veriyor :)) Askı aldım, Ömür' ün İngilizce posterlerini duvara asmak için. Çok güzel şezlonga benzeyen plaj örtüleri vardı. Beğendim ama almadım, küçük bir sırt çantası almıştım yanıma seyahat için, herşeyi sığdıramazdım. Benim ki dostalar alışverişte görsün işte. Arkadaşım iyi alışveriş yaptı. Onun aldıklarını kargoya verdik. Bir keresinde İzmir' de İkea' ya gitmiştik, koca koca İkea torbalarıyla uçağa binip rezil olmuştuk. Bu defa akıllı davrandık.
İkinci İstanbul gününde ise havaalanına gitmeden önce Kanyon' a uğradık. Ömür' e kitap aldı arkadaşım, ben de kitap ayıracı aldım. (Uzun zamandır artık ben büyük kitapları okumak istiyorum diyordu, biz de aldık. Ernest Hemingway Yaşlı Adam ve Deniz. Kitabı verdiğimde çok hoşuna gitti, elinden bırakmıyor, serviste okuyormuş. Bana artık beyaz kağıtlı kitaplardan alma diyor, onlar çocuk kitaplarıymış. Nasıl da büyümek istiyorlar, ben de nasıl onun yaşında olmayı istiyorum.)
İstanbul macerasından sonra ver eline Adana dedik. Uçtuk uçtuk yuvaya konduk.
Konduk ki ne konuş. Meğer bütün dertler burda beni beklermiş. Kötü birkaç gün geçirdim haftasonuna kadar. Kendime kızdım, şansıma kızdım, şanssızlığıma kızdım, pişman oldum, oh olsun dedim, git dedim, kal dedim, bitsin dedim, olmaz dedim, dedim de dedim. Annem "içim alıp alıp veriyor" derdi. İşte ben de tam öyleydim.
Cumartesi günü 11 de falan kalktım. Kahvaltı hazırlarken, öğleden sonra misafirlerimin geleceğini hatırladım. Bir telaş bir telaş, yiyecek birşeyler hazırladım. Böyle zamanlar için çok kolay bir kek tarifim ve bir de börek tarifim var. Bir ara buradan tarifini veririm. Güzel bir gündü, apartmandan komşularım gelmişlerdi. Oturduğumuz apartmanda çok güzel dostluklar oluşmuş. Çok seviyorum onlarla olmayı. Şanslıyım böyle komşularım olduğu için.
Sonra akşam yoğurt yaptık kızımla, süper oldu. Bundan sonra her cumartesi yoğurt yapma günümüz.
Pazar günü de geçenlerde bahsettiğim bahçemize soğan, maydanoz, dereotu, roka, nane ve yer fıstığı ektik. 2 hafta öncesinde otları temizleyip, toprağı havalandırmıştık ama fırsat olmamıştı birşeyler ekmek için. Domatesle, biber fideleri için de yer ayırdık. Haftaya bulabilirsek fide alıp dikeceğiz.
Bu arada eylül ayında hazırladığım siyah zeytinlerimi çıkardım, güneşlendirdim. Şimdi suda bekliyorlar. Zeynep abladan öğrendim, çok becerikli karşı komşum olur kendisi. Yeşil zeytin de yapmıştık, kırarak, onları bitirdik, sıra siyahlara geldi. Onunda tarifini veririm bir ara. Bu sıralar çok becerikli oldum :)))
Peki şimdi ne yapıyorum?
Yarın için biber dolması pişirdim bizimkilere. Kendime de metabolizma çayı hazırlıyorum, mis gibi tarçın kokuları geliyor mutfaktan. Daha çok yazacak şey var ama artık gitmeliyim. Yine gelirim.
Bu arada rejime başladım bir de. Bu sefer kesin yılmak yok. Herşey çok güzel olacak. Selamlar, sevgiler...
(Resim balkonumdaki sardunyama ait)

Hiç yorum yok: