9.07.2009

Pazar Yerleri / Bolu Pazarı - 1

Pazarları hep çok severim. Annem rahatsız olduğundan tek başına pazar alışverişine gitmezdi hiç. Hep kardeşimi ya da beni götürürdü yanında. Bolu' da geçti çocukluğum. Geçmişte sadece pazartesi günü kurulurdu pazar Bolu' da. Çok fazla market, manav olmadığından herkes alışverişini pazardan yapardı. İki kez gidilirdi pazara. Sabahları peynir, tereyağ, tava yoğurdu, yumurta gibi sabahın serinliğinde alınması gereken yiyecekler alınırdı. Biraz geç kalınsa saydıklarımın hepsi tükenirdi, eliniz boş dönerdiniz pazardan.
Tava yoğurdunu çok severdim ben, şimdi de çok severim. Bir çeşit süzme yoğurt, adının tava olması neden bilmiyorum. Annem ille de tava yoğurdu alırdı. Köylü kadınlar ellerinde üzerleri bembeyaz tülbentlerle örtülü yoğurt, tereyağ, peynir kaplarıyla beklerlerdi. Herkesin sürekli alışveriş yaptığı pazarcılar olurdu. Yoğurtların üzerindeki bembeyaz örtüler kaldırılır, serçe parmakla küçük bir parça yoğurt alınır, tadına bakılırdı usuleten. Sonra çantadan yoğurt kabı çıkarılır, kefeli terazide kabın darası bir kaç soğan ya da patates ile ölçülür. İçine bembeyaz, kopkoyu yoğurt kaşık kaşık konulurdu. Hep bir kilo alırdık. Bir hafta boyunca yeterdi bize.
Sonra tereyağ alınırdı. Yarım kiloluk kalıplar halinde satılırdı yağlar. Üzerleri çörek otu ile süslenirdi. Kışın beyaz olurdu yağlar, yazın sarı. Hayvanlar yeşillikle beslenirdi yazın yaylalarda, çayırın çimenin rengi kokusu sinerde yağa. Kışın ise hazır yemle beslendiklerinden beyaz olurdu yağın rengi. Nasıl severek yerdik tereyağını. Hele bir de kızarmış köy ekmeği varsa, muhteşem olurdu kahvaltı. Köy ekmeği Bolu' ya özgü bir ekmek, içerisine patates konularak yapılıyor. Eskiden sadece köylerde yapılırdı, şimdilerde o da teknolojiye uydu, ekmek fabrikalarında üretiliyor. Gerçek köy ekmeğinin özel kesme yöntemi vardı. Ekmek karna yaslanarak, bıçak ise yere paralel tutulur, öyle kesilirdi. Herkes yapamazdı, hüner isterdi. Şimdi hazır dilimlenmişleri satılıyor marketlerde.
Taze peyniri söylemeden geçemeyeceğim. O zamanlar brucella yok muydu, yoksa bizim mi haberimiz yoktu, bilmiyorum. Hep taze köy peyniri olurdu kahvaltımızda. Pazartesi günü ne kadar çok alırsak alalım, haftasonuna gelmeden biterdi peynirler. Annem saklardı bizden, parça parça çıkartırdı kahvaltıya. Şimdi ben Ömür bir parça peynir yesin diye neler yapıyorum.
Nerden çıktı bu pazar hikayesi diye soran olursa, bugün servisten yakındaki semt pazarında indim. Çocukluğumun pazarları gibi olmasada, yine de çok severim pazar yerlerini. Niyetim pazardaki sebzenin, meyvenin bolluğundan bahsetmekti aslında. Lafın dönüp dolaşıp Bolu' ya gelmesi ise özlediğimden sanırım. Bolu pazarı anlatmakla bitmez, bu yazının devamını da getirmek lazım aslında. Tatilde fotoğraflarını çekebilirsem eğer onları da eklerim.
Öğleden sonra yazasım geldi demiştim ya, doğruymuş. Eteğimdeki taşların birazını döktüm. devamı gelir umarım.
Not: Fotoğrafları internetten kaydetmiştim. Hangi sitelerden aldığımı not etmemişim, isim belirtemiyorum.Özür.

Hiç yorum yok: