22.04.2010

Festival Günlüğü

Bu sıralar pek yazamaz oldum. Bugünü cuma sayarsak, cumadan cumaya yazıyorum.
Uzun zamandır festivalde izlediğim oyunlara ait yazmak istediğim ancak fırsat bulup yazamadığım izlenimlerim var.  Bugün şöyle hızlıca üzerinden geçeyim, daha fazla ertelemeyeyim diyorum.

Festival kapsamında oynayan oyunların hemen hemen hepsine uzun kuyruklar bekleyerek bilet almayı başardık. Hatta eşe dosta birkaç bilette internet satış gişesinden aldık. Geçen sene üç katı fiyata aldığımız karaborsa biletlere inat bu sene festival biletlerimiz hazırdı hatta fazlasıyla.
İzlediğimiz ilk oyun Vahşet Tanrısı oldu. Çocukları okulda kavga eden iki ailenin arasında yaşananları anlatan bir oyundu. Konu oldukça iyi işlenmiş, gereğinden fazla uzatılmamış, tek perdelik kısa bir oyundu. Festival açılışını neşeli bir oyunla yapmıştık.
İkinci gideceğimiz oyun ise Profesyoneldi. Festivalde gösterimi en fazla olan oyundu ve ben özellikle maaile izleyelim diye cumartesi akşamına bilet almıştım. Bir Yetkin Dikinciler hayranı olarak oyunu dört gözle bekliyordum. Oyun günü gelip çattığında aslında cumartesinin bizim için çok da uygun bir gün olmadığı ortaya çıktı. Hani tam da dokuz ayın çarşambası gibi bir cumartesi günü idi. Herşeyi yoluna koyup tiyatroya doğru yola çıktığımızda oyunun başlamasına 20 dakika vardı. O güne kadar kesinlikle trafiğin tıkanmadığı bir yol sebepsiz yere  kilit olmuştu. 15 dakikada gidilecek yol 30 dakika sürdü ve biz tiyatroya vardımız da kapı kapanmıştı. Bir şeyi çok isteyince olmazmış ya, olmadı işte. Arkamıza bakabaka eve döndük. Kısmet değilmiş.
Üçüncü izlediğim oyun Genco Erkal' ın Kerem Gibi oyunu oldu. Artık esnaf olan eşim gelemedi, ben de komşumu alıp gittim oyuna. Bol şiirli bir gece oldu. Ağzına sağlık sevgili Genco Erkal.
Dün için Maskeliler adlı oyuna biletimiz vardı. İstanbul' da olduğum ve geç saatte Adana' ya döndüğüm için gidemedik ona da. Biletler elimde kaldı. Birkaç kişiye söyledim, mırın kırın ettiler. Al deyince mundar oldu resmen. Bir daha da avuçlarını yalarlar.
Festivalde kızım, ben ve apartman komşumuzun kızı Ece ile iki tane de çocuk oyunu izledik. Birinden geçen yazımda bahsetmiştim. Diğeri ise Konya Devlet Tiyaotrosunun Orkestra adlı oyunu idi. Oyunun konusu çok yavan olsa da kostümler güzeldi. Oyuncular siyah kostümler giymişler, üzerlerine fosforlu malzemeler ile enstrüman şekilleri yerleştirmişlerdi. Dolayısıyla kendileri görünmüyorlar sadece havada enstrümanlar dolaşıyordu. Çocuklar çok zevk aldılar.
Bugün akşam içinde Yıldız Kenter' in Kraliçe Lear oyununa üç biletimiz var. Festivalde izleyeceğimiz son oyun bu. Servis beni her zaman ki saatinde eve bırakır, eşim dükkanı biraz erken kapatır ve trafik sıkışmazsa akşama tiyatro şöleni var.

Gelin ata binmiş ya nasip demiş.

Bir de dün yağmurlu bir günde İstanbul' a gittim. O büyük umutla görmeyi beklediğim lalelerin sapları kalmıştı. Diğerlerini bilmem ama Levent' teki tüm laleler solmuştu. Bu da başka bahara kaldı ne yapalım.

Herkese iyi tatiller. Tüm yetişkinlerin ve çocukların 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramını kutluyorum.

2 yorum:

nymphea dedi ki...

Ne kadar iyi etmişsin, bu oyunlardan birkaçını bende izledim ama asıl bugün gideceğin oyunu çok kıskandım:) Ne zamandır bende görmek istiyordum, neyse artık sen izle de senin yorumlarını duyalım:)

Elifin Günlüğü dedi ki...

Ben de kıskandım:) İyi seyirler...