11.01.2010

Haftasonu / Kütüphane / Kitap / Ödev ve Şarkı

Evde zaman bulamadığımdan pek bloga girip yazamıyorum. Pazartesi günü bir heves iki arada bir derede iki satır karalayıp, olanı biteni anlatayım diyorum o da olmuyor. Öğlen arasında yazdım biraz yayınlayamadım. Hep bu kısıtlı zamanlar yüzünden resim bile ekleyemiyorum. Gerçi pek resimde çekmiyorum çünkü makinem bozuldu. İçimden şöyle güzel bir makinem olsa diyorum, kimse beni duymuyor. Gerçi dışımdan söylediklerimi, yüzsüzlük yapıp istediklerimi de kimse duymuyor.



Haftasonunun en büyük aktivitesi Ömür' ün İl Kütüphanesine kaydı oldu. Yaz tatilinde onu çocukken vakit geçirmekten çok zevk aldığım, burası benim olsa keşke diye içimden geçirdiğim yere, Bolu çocuk kütüphanesine götürmüştüm. Çok beğenmişti, hatta bir iki gün öğleden sonraları gitmiştik. Bir kitabı alıyor, diğerini bırakıyordu. Adana' ya dönünce kütüphaneye kaydını yaptıracağıma söz vermiştim. Aradan yaklaşık altı ay geçse de sonunda sözümü tuttum. Gerçi bizim için biraz hayal kırıklığı oldu. Çok sınırlı sayıda kitap vardı. Bolu' daki kütüphane daha zengindi. Adana' da kütüphaneye talep yok demek ki, yoksa koca şehir neden kitap sayısı az olsun ki. Bolu' nun yarısı kadar bile kitap yoktu.

Olsun dedik, kaydımızı yaptırdık. Ödünç kitap bile aldık. Erich Kastner ismini görünce Uçan Sınıf' ı havada kaptı Ömür. Yazarları tanıması ve kitap seçerken geçmiş tecrübelerinden yaralanması çok hoşuma gidiyor. Küçük Hafiyeleri çok severek okuduğundan hatta kimseyle paylaşamadığından bahsetmiştim. Kitabı 15 günlük sürelerde ödünç veriyorlarmış. Eğer bitiremezse telefon edin bir 15 gün daha uzatalım dediler. Dün başladı okumaya. Bugün de öğretmenine göstermek için okula götürdü.
Kütüphaneye üye olmak için ikametgah ile veli ve çocuğa ait nüfus cüzdanı fotokopileri gerekiyor. Kaydı bir yıllık yapıyorlarmış, her sene yenilemek gerekiyormuş. Kütüphane memurundan öğrendim.

İkinci en büyük aktivitemiz ise ödevleri tamamlamaktı. Pazar gününe sarkan ödevleri hiç sevmiyorum. Ben sevmiyorum dedikçe de hep haftasonu ödev ile geçiyor. Bir ay boyunca düzenli çalışılarak bitirilmesi gereken alıştırma dergisi defalarca söylememe rağmen hala tamamlanmamıştı. Öğretmen pazartesi günü toplayacağını söylemiş. Yumurta kapıya gelmiş kısacası.

Pazar öğleden sonra bu dergiyi tamamlamakla geçti. Bir keresinde bu dergiyi almayalım artık, nasıl olsa çözmüyorsun dedim. Ertesi gün okulda bir arkadaşından yapmadığı yerleri tamamlayıp geldi. Bir de söylüyor, yalan söylemeyi bilmiyor daha neyse ki. Bu sefer bana söz verdi, yeni dergiyi aldığında hergün üç sayfasını tamamlayacakmış. Hadi bakalım.

Haftasonu örgü örmek istedim hep. Sıkışık zamanlarda hep böyle olur. Aklıma binbir türlü fikir gelir, ama hiçbirine yetişemem. Ömür' de büyüdü artık, eskiden küçük şeyler örüyordum, çabucak bitiyordu. Yine öyle kolay bitecek birşeyler bulup örmek lazım. Terapi niyetine, pek hoş, pek hoş. Baktım da hobi konu başlığının altı boş kalmış, orayı da biraz doldurayım hatrı kalmasın.

Bu yazıyı yayınladığım şu dakikalarda Cem Karaca' dan "bence artık sen de herkes gibisin"  fizy.com da döne döne çalıyor ve ben dinliyorum. Şair ne güzel yazmış, söyleyen ne güzel söylemiş.

yolunu beklerken daha dün gece
kaçıyorum bugün senden gizlice
kalbime baktım da işte iyice
anladım ki sen de herkes gibisin.

2 yorum:

nymphea dedi ki...

Ne iyi etmişsiniz, bravo vallahi Ömür'e. Ben de hep az bulurdum kitap sayısını, neyski üniversiteye geldiğimde Çukurova'nın kütühanesi daha tatminkardı:)

Iraz dedi ki...

Tüh, bilmiyordum ütüphanenin böyle kısır olduğunu :(
Keşke yapabileceğimiz birşeyler olsaydı..